“Bir kimsenin beni yüzüme karşı övmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni eleştirmeye de hakkı olması lazım.” (Bismark)
Ters köşe olacaklar!?..
cumhurbaşkanı aday tespit turlarına devam ediyor…Erdoğan, halkın %50’sinin temsilcisi ve başbakan sıfatıyla kendinden emin bir şekilde rahat hareket ediyor.Muhalefet liderleri, özellikle MHP ve CHP kendi parti adaylarıyla yarışmaya katılmanın bir anlamı olmayacağı (adeta mağlubiyeti peşinen kabullenmiş) düşüncesinden hareketle; çatı adayı peşindeler.Erdoğan’ın 12 yıllık iktidarlık döneminde yaptığı güzel hizmetlerinden biri de, müzmin düşman kardeşler rolünü oynayan MHP ve CHP arasındaki kan davası ihtilafını sonlandırmak oldu!Mahalli seçimlerde ilk adımı atılan kucaklaşmanın cumhurbaşkanlığı seçiminde pekiştirildiğini görüyoruz. Türk siyasi hayatı açısından sevinilecek bir hareket. Hayırlı olsun…Böyle giderse Ak Partiyle mücadele edebilmek için (Erdoğan Ak Parti’nin başında olduğu sürece) bu iki parti resmen birleşme kararı alırlarsa pek de sürpriz olmaz!Erdoğan sorumlu lider anlayışıyla partisinin cumhurbaşkanı adayını tespit için istişarî toplantılar yapıyor… Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, il başkanlarının görüşlerini alıyor.Ak Parti’nin en güçlü, esasında tek adayı Tayyip Erdoğan…Erdoğan bugünün değil, 2007’nin de tek adayı iken, kendi iradesiyle bu hakkını (kardeşim dediği) Abdullah Gül’e bırakmıştı.Sayın Erdoğan’ın adaylığı mevzubahis iken, parti içinden ona rakip bir ismin çıkması, hatta başka bir ismin teklif edilmesi dahi ihtimal dâhilinde değilken, neyin istişaresi yapılmış olabilir?Tayyip Bey muhtemelen ilk defa halkın seçeceği cumhurbaşkanının yetkilerinin mevcut hukuk çerçevesinde neler olduğunun tartışılmasını arzu ediyor, farklı kesimlerin fikirlerini almak istiyor…Lakin görünen o ki herkes (teşkilatlar dâhil) isme odaklanmış; Tayyip Bey aday olacak mı, olmayacak mı?Erdoğan’ın koltuk hırsıyla hareket ettiğini düşünmek; kişinin onu tanımadığını gösterir. Erdoğan’ın derdi koltuk olsaydı, 2007’de o koltuğu elinin tersiyle itmezdi.Erdoğan bugün beşer olarak dünyada elde edebileceği makamın ve sıfatın (fiilen) en yükseğine zaten ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı makamının ve sıfatının Erdoğan’a kazandıracağı pek bir şey yok gibi… Başbakan sıfatıyla dünya liderleri arasında elde ettiği mümtaz yer; düşman çatlatır seviyededir. İslam âleminde ve Türkî Cumhuriyetlerde sahip olduğu şan ve şöhret; dostların iftihar vesilesi olmuştur.Erdoğan’ın bir dava ve hizmet adamı olarak “acaba hangi sıfatla daha fazla milletime ve memleketime faydalı olabilirim? Kulluk vazifemi nasıl en güzel şekilde yapmış olabilirim?” derdiyle dertlendiğini düşünüyorum.Koltuk hasretinde olanlar, şan ve şöhret peşinde koşanlar, makam ve mevkiden kişilik kazananlar; bu duyguyu anlamakta zorlanabilirler.Erdoğan aday olmalı mı?Ak Parti milletvekilleri ve teşkilatları, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adayı olmasını arzu ediyor ve destekliyorlar. Erdoğancumhurbaşkanı olursa “Ak Parti’de bir zafiyet doğar mı?” endişesi henüz izale edilememiş.Milletvekilleri arasında ve teşkilatlarda da bu endişe bulunmasına rağmen, Erdoğan’ın hazır bulunduğu toplantılarda bu endişenin dile getirilemeye cesaret edilemediği ifade ediliyor.Partiye gönül veren seçmen kesiminde ise bu endişenin % 60-70 seviyelerinde olduğu söyleniyor.“Erdoğan’dan sonra Ak Parti’de zafiyet doğmaz” diyenlerin de kendilerine göre gerekçeleri var:“- Cumhurbaşkanını ilk defa halk seçecek. Güçlü bir cumhurbaşkanı olacak. Nasıl ki Kenan Evren halk oylamasıyla cumhurbaşkanı olmuştu ve o tarihte başbakanın üzerinde bir güce sahipti. Bugünde halkın seçeceği cumhurbaşkanı aynı güce sahip olur…“- Ak Parti artık kurumsallaşmıştır. Erdoğan olmasa da partinin aynı gücü devam eder.”Acaba öyle mi?..Bir defa, darbe sonrası yapılan halk oylamasıyla Evren’in kazandığı yetkileri ve uygulamalarını o tarihte tartışacak bir basın yoktu. Ya bugün?!..Evren’in şahsında Anayasal hak olarak görülen cumhurbaşkanı yetkileri henüz değişmemiş olsa da, Evren’in kullandığı o yetkileri bir cumhurbaşkanı bugün acaba kullanabilir mi? Kullanmaya kalkışırsa kamuoyu nasıl karşılar?Bugün hükümet her hadisede hukuki yetkilerinin tamamını kullanabiliyor mu?Kaldı ki 367 krizi ve MİT mevzuatında yapılmak zorunda kalınan düzenlemeler henüz unutulmadı.2010 referandumunda iftiharla takdim edilen HSYK ve Anayasa Mahkemesi (ferdi başvuru) değişikliklerinin bugünkü görülen uygulamalarından sonra “keşke bu değişiklikleri yapmasaydık” diye dizlerini dövenler acaba yok mudur?Diğer yandan, Erdoğan’ın aday olursa başbakanlıktan istifa edip etmeyeceği, istifa ederse kabinenin değişip değişmeyeceği bir muamma!“Efendim, başbakanlıktan istifa etmesini zorunlu kılan bir hüküm yok ki…” diyenler olabilir!...Onlara, “Bakanların belediye başkanlığı adaylıklarında da istifa mecburiyeti yokken, bakanların istifa ettirilmesinden hareketle başbakanın istifa etmemesini malum basın ve muhalefet istismar etmez mi?” diye sorulmaz mı?Ak Parti kurumsallaşmış mıdır? Kurumsallaşma nedir?.. Bir kurumun, bir işletmenin, bir partinin lidere, yöneticiye, önemli personele bağlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi ve geliştirilebilmesidir.Peki…Başbakanın talimatı olmadan bir bakan inisiyatif kullanamıyorsa…Genel Başkanın talimatı olmadan genel başkan yardımcıları sorumluluk taşıyamıyorsa…İl başkanları ilinin milletvekillerinin bilgisi ve muvafakati haricinde icraatta bulunamıyorsa…İlçelerinden sorumlu olan il başkanları, ilçe başkanlarının görüşünü almadan il başkanları toplantısına katılıp şahsi fikirlerini sanki ilçe teşkilatlarının müşterek fikriymiş gibi aktarabiliyorlarsa…İl ve İlçe teşkilatları birilerinden talimat almadan önemli mes’elelerde teşkilatın fikirlerini yazılı olarak üstlerine bildiremiyorlarsa…Milletvekillerinin ve teşkilatların hizmetlerinden memnun olmayan ve şikâyetçi olanlar dertlerini anlatabilecek partili yetkililerini bulamıyor ve ulaşamıyorlarsa…Hangi kurumsallaşmadan bahsedilecektir?!..Mesela “yönetim kurulu asil ve yedek üyelerimizin, belediye meclisi ve il genel meclisi üyelerimizin (il ve ilçe teşkilatı olarak) cumhurbaşkanlığı adaylığı hususunda ki düşünceleri şöyledir…” gibi, yazılı rapor hazırlayıp genel merkeze gönderen acaba kaç teşkilat mevcuttur?Kimse gerçekleri saptırmamalı… Doğrudur, yanlıştır… Bugün gelinen nokta da, Ak Parti’de Erdoğan tek adamdır. İkinci adam yoktur.Herkes de gayet iyi biliyor ki, Ak Parti’ye rey verenlerin çoğu Erdoğan’ın şahsından dolayı, ona inandığı ve güvendiği içinrey vermektedir.Erdoğan sonrası Ak Parti’nin aynı gücü koruyabileceği (bugünün şartlarında) zor görülüyor. Bunun kuvvetli delilleri kamuoyuna anlatılamamıştır.Ak Parti’nin zaafa uğramasını Özal’ın Anap’ı ve Demirel’in DP’si ile mukayese edemeyiz.Tayyip Bey’in bu gerçeği en iyi bilenlerden olduğuna inanıyoruz.Mesele; Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı makamına layık olup olmadığı, hak edip etmediği değildir… Erdoğan sonrası Ak Parti’nin nasıl olacağı, Türkiye’de siyasi ve ekonomik sahada ne gibi kırılmalar olabileceği meselesidir.Bu sebepledir ki Tayyip Bey’in partisini riske sokacak bir hareket içinde olacağına ihtimal vermiyoruz.Hatta partinin kendinden sonra zaafa uğrama riskine rağmen kendisine gerçeği söylemeyen, milletvekilleri ve teşkilat mensuplarından hesap soracağını düşünüyoruz.Öyle tahmin ediyoruz ki “Sizler beni sevmiş olabilirsiniz. Bana karşı sevginiz memleket ve millet sevginizin üzerinde mi? Cumhurbaşkanlığına seçilişimin partimizi zaafa uğratacağı kanaati kamuoyunda geniş yankı bulurken sizler ikaz sorumluluğunuzu niçin yerine getirmediniz?” diye, yakınında bulunanları sorgulayacaktır!“Efendim, milletvekili veya il başkanı olmalarında tek belirleyici ve seçici konumdaki genel başkanı, seçilmiş ve atanmışların eleştirmeleri mümkün olabilir mi?” diyenler olacaktır.Tayyip Bey de her beşer gibi hatadan arî değildir. Haliyle eleştirilerden rahatsızlık duyacağına ihtimal vermiyoruz. Aksine maddi ve hukuki delillere dayanan eleştirileri mükâfatlandıracağına inanıyoruz.Sadece Tayyip Beyin değil, bütün liderlerin, hatta her şahsın hazmedemediği, haddi aşan, ukalaca söz ve tavırlardır. Ciddi eleştirilerden kimse şikâyetçi olmaz. Yeter ki eleştiri getirenler veya farklı fikir beyan edenler üslubuna dikkat etsin.Ters köşe olacaklar!..Erdoğan sıra dışılığı seviyor… Gündemi daima kendi belirliyor... Başkalarını kendi gündemini takibe mecbur bırakıyor… Aynı zamanda iyi bir senarist… Kendi yazdığı ve başrol oynadığı senaryonun nasıl biteceğini önceden yorumlamak çok güç…Özellikle muhalefetin ve malum basının ters köşe olmasından ayrı bir zevk alıyor!2007 yılında herkes kendisinin adaylığını ilan edeceğini beklerken “adayımız Abdullah Gül kardeşim” diyerek ters köşe yapmıştı.Bu defa, yine ters köşe olmaktan bahsediyor… Bu ne demektir?Muhtemelen herkesin Erdoğan’ın adaylığını ilan edeceğini beklediği bir anda, kendi adaylığını değil bir başka kardeşinin adaylığını açıklayacak demektir.Kanaatimiz odur ki, Erdoğan hukuken yarı başkanlık sistemine geçinceye kadar, başbakan sıfatıyla uyumlu çalışabileceği bir cumhurbaşkanı adayını tercih edecektir.“ Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir.” (Şeyh Sadi)Vesselam…01.06.2014
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.”(Yusuf Has Hacip)