“(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran Kur’an işte bu ayda indirilmiştir. Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun…” (Bakara 2/185)
Ramazan muhasebesi…!
“Hoş geldin ya Şehr-ü Ramazan”Ramazan; Rahmet, bereket, mağfiret ayı…Ramazan ayına “hoş geldin” deyip de hoşnut olanlara..Bu ayın hakkını hakkıyla verenlere…Ramazan ayının rahmetinden, bereketinden istifade edenlere…Af olunmuş olarak Bayram’a kavuşanlara ne mutlu!..Recep, Şaban, Regaip, Miraç ve Berat; Ramazan ayının yaklaştığını haber veren ve ikaz eden adeta ışıklı yol levhaları gibidir…Recep ayında ışıklı levha yanıp sönüyor; dikkat!.. Ramazan ayına 2 ay var!..Şaban ayındaki ikaz lambası; dikkat!.. Ramazan’a 1 ay kaldı!..Berat gecesi mesajı; dikkat!.. Ramazan ayına 15 gün kaldı!..Recep ve Şaban ayından gafil olanların…Regaip, Miraç ve Berat gecelerini idrak edemeyenlerin…Miladi takvimin yanında Hicri ve Kameri takvime ihtiyaç duymamış olanların…İslami yayın yapan dergi, gazete, radyo ve televizyonlara iltifat etmeyenlerin…Ramazan ayı ile ansızın karşılaşma ihtimali daima yüksektir!.. “Eyvah!..Yarın Ramazan’mış! Bu akşam teravih namazı varmış, bu gece oruca kalkacakmışız!” diye hayıflananlarla hiç karşılaşmadınız mı?Tabii, bu sual “elhamdülillah ben Müslüman’ım” diyenler için bir anlam ifade eder.Yoksa İslam’a inanmayan, namazla, oruçla ilgisi olmayanlar için Ramazan ayının da bir anlamı olmayacaktır. Ha gelmiş, ha gelmemiş; onlar için ne fark eder?Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere bütün müftülükler ve cami görevlileri, Müslümanlara en iyi hizmeti verebilmek için günler öncesinden hazırlık yaparlar.TV ve Radyolar özellikle farklı iftar ve sahur programları için yarış halindeler…Ya aile reisi veya aile fertleri olarak bizlerin (iftar ve sahur sofrası hazırlıkları dışında) manen daha tatmin edici Ramazan geçirebilmek için ne gibi hazırlıkları olabildi?Kimileri ahiretini kazanmak için çalışıyor; hem oruç farzını ifa etmek, hem de Ramazan ayının feyzinden, bereketinden daha fazla istifade edebilmek için sair nafile ibadetlerini artırmaya gayret ediyor…Kimileri de dünyalık için, daha fazla kazanmak için Ramazan ayını bir fırsat biliyor!…Ramazan ayına hürmetinden ve dini hassasiyetinden dolayı lokantasını yalnız iftar ve sahurda açanların yanında..Onların boşluğunu doldurmak için 24 saat lokanta veya büfelerini açık tutanlar!..Kahvehane ve meyhanesini (ister inancından dolayı, ister Müslümanlara saygısının neticesi) Ramazan dolayısıyla bir ay kapalı tutanların yanında..24 saat kumarhane ve meyhanelerini açık tutanlar, içki satışına devam edenler!..Kim bunlar?...Gerek işletmeciler, gerek buraların müşterileri!?Bunlar, bizim insanımız değil mi?Ya komşumuz, ya akrabamız, belki de evladımız!..Tamam, kimsenin inancına, yemesine, içmesine karışmayalım!Oruç tutanlar tutmayanlara müdahale etmesin.Peki, oruç tutmayanların oruçlulara saygı göstermesi gerekmez mi?Özellikle küçük il ve ilçelerde, hatta mahallelerde (ne sebeple olursa olsun) oruç tutmayanların adeta “ey ahali, bakınız! Biz oruç tutmuyoruz” dercesine alenen kendilerini teşhir etmeleri, Ramazandan sonra kendileri açısından sıkıntılı olmaz mı?Her an birbirlerini tanıma ve karşılaşma ihtimali olan yerlerde böyle bir hareket, komşuluk ve kardeşlik, hatta ticari münasebetleri etkilemez mi?Ramazan ayı; kardeşliğin, birlik ve beraberliğin, sevginin, hoşgörünün sadece konuşulduğu değil, yaşandığı ve yaşatıldığı ay olmalı.Hangi makam ve mevkide olursa olsun…Hangi siyasi parti mensubu olursa olsun…Hangi dini, felsefi ve mezhebi düşüncede olursa olsun…Her müessese ve her şahıs gönül kırıcı söz ve fiillerden kaçınmalıdır.Bu sebepledir ki bu ayda…Mahkemeler; karar aşamasına gelmiş davalarda, BERAT ve TAHLİYE kararlarını neticelendirirken, CEZA ve MAHKUMİYET kararlarını tehir edemezler mi?!..Siyasi partiler; üsluplarını yumuşatmalı, sıkılan yumrukları tokalaşmak için açmalı!..Resmi daireler, özellikle Vergi Daireleri, SGK, Belediyeler, Zabıta ve Emniyet (Trafik) vatandaşın kusurlu hareketlerini; ceza yerine ikaz ve tavsiye mesajları ile disipline etmeli! (Tahakkuk etmiş ceza ihbarnamelerinin tebliği tehir edilmeli)Basın mensupları; haber ve yorumlarında daha hassas davranmalı!..Valilik, Kaymakamlık ve Belediyeler; yıkım kararı verilen inşaatların ve binaların infazlarını tehir etmeli!..Ramazan ayı aynı zamanda dua ayı!Bedduaya sebep olacak hareketlerden kaçınılmalı!..İbadet ayını kumar, oyun ve eğlence ayına dönüştürmeyelim!Mübarek aylarda, gün ve gecelerde yapılan ibadetlerin sair zamanlarda yapılanlara göre ecri daha fazla olduğu gibi, bu günlerde işlenen haramların vebali de herhalde aynı olmayacaktır!..Mekke-i Mükerreme’de ve Medine-i Münevvere’de Harem-i Şerif’de..Regaip, Miraç, Berat ve Kadir Geceleri ile Cuma ve Bayram gün ve gecelerinde..Yapılan bir haram fiilin cezası; sair yer ve zamanlarda işlenen haramla (derece itibariyle) hiç bir olur mu?“Denize girmek, diş fırçalamak, iğne yaptırmak orucu bozar mı?” gibi “oruçluyken yapılan her fiilin” fıkhî hükmü (fetvası) Diyanet İşleri Başkanlığından sorulurken!…“Umumi (kadın-erkek karışık) Plajda denize girmek orucu bozar mı veya zedeler mi?!Hem oruçlu olmak, hem plaj sefası sürmek; mümkün olabilir mi?!Sahuru beklemek(!) için kahvehanede veya sair eğlence yerlerinde kâğıt veya taş oyunlarıoynamak, eğlenmek caiz midir?!” gibi mevzularda fetva sorulma veya yetkili makamlarca açıklama yapılma ihtiyacı hissedilmez mi?Eğer siz de “Efendim, haram olduğunda tereddüt edilmeyen fiiller için ‘caiz midir’ diye fetva sorulur mu?” diyenlerdenseniz, bu sahada çözüme katkınızı ortaya koymalısınız!..İslamî açıdan yanlış bir harekette bulunanları peşinen suçlamak yerine, o mekânları tahsis edenleri, o fiillere fırsat tanıyanları, ikaz sorumluğunda bulunup da gerekli ikazları yapmayanları, insanımızın yeterli eğitimini zamanında almasına imkân tanımayanları da sorgulamak gerekmez mi?İftar sofraları iyi değerlendirilmeli!..İftar saati yaklaşırken…Herkeste bir koşuşturma; iftara yetişme telaşı…Oruç tutan tutmayan, inanan inanmayan; iftar saatinde her kesimde ittifak!İftar saatinde sokaklar bomboş!Aman Yarabbi! Bu ne güzel disiplin!İftar davetleri… Emsali yok!Parti Genel Başkanı iftara davet eder, Türkiye’nin dört bir tarafından davete icabet edilir!Ta Kars’tan, Hakkâri’den, Edirne’den “bir yemek için Ankara’ya gidilir mi” denilmez!Güzel bir anlayış. Tebrik etmeli ve devam edilmeli…Ancak…Baba ve anne iftara davet eder.. Uzak vilayetlerde ikamet eden evlat “bir yemek için Giresun’a mı gidilir” der ve davete pek icabet etmez!Bu düşüncedeki evlatlara sorulmaz mı?Hani, “Allah ve Resulünden sonra anne ve babaya itaat” esastı!Bir anne ve babanın değeri, bir parti Genel Başkanı kadar yok mu?Tabii bu evlatlar da şunu sorabilir; “anne ve babamız bize (bu sahada) bugüne kadar ne verdi ki bizden şimdi ne istiyor?!”Onun içindir ki, evlatlarımızın yarın böyle bir sualine muhatap olmamak için;Gelin, ey anne ve babalar!..Aile meclisini (kızlar damatlar, gelinler oğullar, kardeşler) bir iftarda buluşturmaya gayret edelim.Bayramda bir arada (aynı anda) buluşmak daima mümkün olmayabilir.Ama iftarda bu imkân bulunabilir.“Evlatlar arasında, kardeşler arasında ihtilaf yok ki, bir arada olmaya ne gerek var?”demeyelim!İhtilafın olmaması için, kardeşlik bağlarının pekişmesi için iftar sofralarını fırsat bilelim!Ramazan ayı; oruçla, iftarla, sahurla, teravih namazıyla, ikram ve infakla, kur’an okumak ve/veya dinlemekle bir bütünlük arzediyor!..Sanki biri eksik olursa veya bunlardan birinin hakkı tam verilemezse, bizim Ramazan’ımızda eksik kalacak gibi!.. Ramazan ayının feyzinden, rahmet ve bereketinden istifade edebilmek ve inşallah af olunmuş olarak Bayrama kavuşabilmek dileğiyle…“Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine sadece susuzluğu kalır; nice gece namazına kalkanlar da vardır ki, sadece gece uykusuz kalmış olur.” Hz. Muhammed (s.a.v) (İbn Mâce)Vesselam…30.07.12
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.”(Yusuf Has Hacip)