Oruçluya ‘Mahalle Baskısı’!..

“Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.”(Hz. Mevlana)

Oruçluya ‘Mahalle Baskısı’!..

Hoş geldin ya Şehr-ü Ramazan!.. Ramazan; Rahmet, bereket, mağfiret ayı… Ne mutlu!Ramazan ayına “hoş geldin” deyip de hoşnut olanlara…Bu ayın hakkını hakkıyla verenlere…Ramazan ayının rahmetinden, bereketinden istifade edenlere..Af olunmuş olarak Bayram’a kavuşabilenlere… Ramazan ayı öyle mübarek bir ay ki, imanlıların imanını artırırken, imandan mahrum olanların küfrünü, ibadetten gafil olanların da gafletini artırıyor!.. Bir tarafta İslam’ın 5 şartından biri olan Oruç farzını ifa etmenin mutluluğunu yaşayanlar… Kur’an, oruç, iftar, sahur, teravih, dua, sadaka ve ikram bereketinden istifade edenler ve etmeye çalışanlar…   Diğer yanda, Ramazan’ı oyun ve eğlence fırsatı olarak görenler ve bu sahada adeta yarışanlar! Kimileri ahiretini kazanmak için çalışıyor… Kimileri de dünyalık için, daha fazla kazanmak için Ramazan ayını bir fırsat biliyor! Ramazan ayına hürmetinden ve dini hassasiyetinden dolayı lokantasını yalnıziftar ve sahurda açanların yanında..Onların boşluğunu doldurmak için 24 saat lokanta veya büfelerini açık tutanlar!.. Kahvehane ve meyhanesini (ister inancından dolayı, ister Müslümanlara saygısının neticesi) Ramazan dolayısıyla bir ay kapalı tutanların yanında..24 saat kumarhane ve meyhanelerini açık tutanlar, içki satışına devam edenler!.. Sözde sahura bekleme(!) gerekçesi ile sazlı-sözlü eğlencelerle mübarek gecelerini zayi edenler!.. Ramazan ayı birileri için manen bir kazanç kapısı olurken, birileri içinde manen kayıp ve ziyan vesilesi oluyor!  Kim bunlar?Gerek işletmeciler, gerek buraların müşterileri!.. Bunlar, bizim insanımız değil mi?Ya komşumuz, ya akrabamız, belki de evladımız! Ya, bir kısım namazdan (belki de oruçtan da) gafil kesimi mutlu etme adına Ramazan etkinliklerialtında sazlı-sözlü eğlenceler tertipleyip, cami cemaatinin huzurlu bir yatsı ve teravih namazı kılmalarına imkân tanımayan, hatta teravihe gitme hazırlığında olan gençleri eğlence meydanlarına çeken belediye başkanlarınane demeli?! Bir taraftacami cemaatini huzursuz etmek, diğer tarafta İslam’ın haram kıldığı fiilleri teşvik etmek!.. Üç-beş rey uğruna veya birilerine hoş görünme adına böyle bir harekete tevessül etmeyedeğer mi? Bu güzelim ülkemizde, Ramazan ayında sanki hiç Ramazan gelmemiş gibi sigarasını alenen tüttürenlerin, yemeklerini açıktan yiyenlerin, içki içenlerin yeme-içme hürriyetleri kadar, inançlı insanların huzurlu bir şekilde namazlarını kılma ve oruçlarını tutabilme hürriyeti yok mudur? “Mahalle baskısı”!.. Tamam, kimsenin inancına, yemesine, içmesine karışılmasın…Oruç tutanlar tutmayanlara müdahale etmesin… Peki, oruç tutmayanların oruçlulara saygı göstermesi gerekmez mi? Bu, “oruçlulara mahalle baskısı” değil midir? Bunun sorumlusu sadece bu baskıyı yapanlar mıdır? Bu baskıya zemin hazırlayan, destek veren belediye başkanlarına rey veren Müslümanların sorumlulukları yok mudur? Bu baskıyı görmeyen, müdahale etmeyen hükümet yetkililerinin, mülki amirlerin, ilgili ve yetkili sair mercilerin bu baskıda payları yok mudur? Hani, ‘‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”diyen, devlet ve siyaset adamlarımız nerede? İnancını yaşamak isteyen, dinin emirlerini yerine getirme gayretinde olan Müslümanların (onların nazarında) bir koyun kadar değeri yok mudur? Mübarek ay, gün ve gecelerde yapılan ibadetlerin ecri (sevabı) sair zamanlara göre daha fazla olduğu gibi, bu günlerde işlenen haramların vebali de herhalde aynı olmayacaktır!.. Harem-i Şerif’de; Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de… Recep, Şaban, Ramazan ayları ile Regaip, Miraç, Berat ve Kadir gecelerinde, Cuma ve Bayram gün ve gecelerinde;  yapılan bir haram fiilin cezası, sair yer ve zamanlarda işlenen haramla (derece itibariyle)hiç bir olur mu? “Sahuru beklemek(!) için kahvehanede veya sair eğlence yerlerinde kâğıt veya taş oyunlarıoynamak, eğlenmek caiz midir?!” gibi mevzularda Diyanet İşleri Başkanlığından fetva sorulduğunu duymadık! Esasında Diyanet İşleri Başkanlığı bu gibi mevzularda sorulmadan İslam’ın fıkhi hükmünü açıklamalıdır. Eğer siz de “Efendim, haram olduğunda tereddüt edilmeyen fiiller için ‘caizmidir’ diye fetva sorulur mu?” diyenlerdenseniz, bu sahada çözüme katkınızı ortaya koymalısınız!.. İslamî açıdan yanlış bir harekette bulunanları peşinen suçlamak yerine, o mekânlarıtahsis edenleri, o fiillere fırsat tanıyanları, ikaz sorumluğunda bulunup da gerekli ikazları yapmayanları, insanımızın yeterli eğitimini zamanında almasına imkân tanımayanlarıdasorgulamak gerekmez mi? Değil mi ki, “yaptıklarımızdan sorumlu olduğumuz gibi, yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan da sorumlu olacağız”! Değil mi ki, “kişi dünyada kimleri seviyorsa, kimlerle beraberse, ahirette de onlara beraber haşr olacaktır”! İftar sofraları iyi değerlendirilmeli!.. İftar saati yaklaşırken, herkeste bir koşuşturma; iftara yetişme telaşı… Oruç tutan tutmayan, inanan inanmayan; iftar saatinde her kesimde ittifak! İftar saatinde sokaklar bomboş! Aman Yarabbi! Bu ne güzel disiplin! İftar davetleri… Emsali yok! Parti Genel Başkanı iftara davet eder, Türkiye’nin dört bir tarafından davete icabet edilir! Ta Kars’tan, Hakkâri’den, Edirne’den “bir yemek için Ankara’ya gidilir mi” denilmez! Güzel bir anlayış! Tebrik etmeli ve devam edilmeli… Ancak… Baba ve anne iftara davet eder.. Uzak vilayetlerde ikamet eden evlat “bir yemek için Ordu’ya, Giresun’a mı gidilir” der ve davete pek icabet etmez! Bu düşüncedeki evlatlara sorulmaz mı? Hani, “Allah ve Resulünden sonra anne ve babaya itaat”esastı! Bir anne ve babanın değeri, bir parti Genel Başkanı kadar yok mu? Tabii bu evlatlar da şunu sorabilir; “anne ve babamız bize (bu sahada) bugüne kadar ne verdi ki bizden şimdi ne istiyor?!” Onun içindir ki, evlatlarımızın yarın böyle bir sualine muhatap olmamak için; gelin, ey anne ve babalar!.. Aile meclisini (kızlar damatlar, gelinler oğullar, kardeşler) bir iftarda buluşturmayagayret edelim… Bayramda bir arada (aynı anda) buluşmak daima mümkün olmayabilir… Ama iftarda bu imkân bulunabilir. “Evlatlar arasında, kardeşler arasında ihtilaf yok ki, bir arada olmaya ne gerekvar?”demeyelim! İhtilafın olmaması için, kardeşlik bağlarının pekişmesi için iftar sofralarını fırsat bilelim… Ramazan ayı; kardeşliğin, birlik ve beraberliğin, sevginin, hoşgörünün sadece konuşulduğu değil, yaşandığı ve yaşatıldığı ay olmalıdır. “Bir millet ki aralarında kötülük işlenir, sonra onlar o kötülüğü değiştirmeye güçleri yettiği halde değiştirmezlerse, ALLAH yakın bir zamanda mutlaka onlara genel bir azab verir.” (Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Vesselam…    

www.giresunaktuel.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN