Konuşmak güzel… Ya, o söyledikleriyle amel edenler?!.. Söylediklerini uygulayanlar?!..
“Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma. Namaz ve niyazına bakma. Aklına ve doğruluğuna bak!” (Hz. Ömer)
***
Öyle bir Ömer arıyorum ki;
- Dicle kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa, ‘İlahi adalet onu benden sorar’ diyebilen bir Ömer…
- Bakımsızlık ve sefaletten bir ev çökse, ‘onun vebali benim omuzlarımdadır’ diyebilen bir Ömer…
- Talihsizlik neticesinde yere bir tek damla kan aksa, ‘o kandamlası coşkun bir derya olup dalgaları beni yutar’ diyebilen bir Ömer…
- ‘Kırgın gönüllerin öfke şimşekleri benim başıma boşalır’ diyebilen bir Ömer…
- Öyle bir Ömer ki; ‘her derdin devası, her dileğin büyük kapısı ve her lanetin ana hedefidir’ diyebilen bir Ömer!..
***
Öyle bir Ömer arıyorum ki;
- “Açız, açız” diye ağlaşan çocuklarını avutmak için çakıl taşı kaynatan nineye "Valide, şehirde oturan Müslümanların emirine, Halife Ömer'e neden başvurup durumunu anlatmıyorsun? Ömer nerden bilsin sizi, kaldı ki onun yoğun işleri vardır" dediğinde;
- Yaşlı ninenin "Evladım!.. Ben şu ihtiyar halimle iki günden beri gece gündüz demeyip yetim avuturken o nasıl rahat yatağında uyuyabilir?
O, Müslümanların reisi, baş bekçisi değil mi?..
Biz tebayız… Bizler evvela Allah'a sonra da onun eline emanetiz. Gelip de benim halimi nasıl sormaz?
Müslümanların reisi olmayı böyle kolay mı sanıyor?..
Eğer Halife Ömer, şehrinde üç yetimin ağladığından habersiz ise o makamda niye oturup durur ki?..
Mademki dertlilerin derdini zamanında haber alıp çaresine koşmayacaktı, zamanında niye Halife olmayı, Müslümanların başına geçmeyi kabul etti?” diye sitem ve bedduasını dinledikten sonra;
Un çuvalını ve yağ tenekesini bizzat omuzlayıp ninenin evine getiren, kendi eliyle yemeği pişirip çocuklara yediren Hz. Ömer’in sorumluluk duygusuyla hareket edebilecek olan bir Ömer!..
***
Günümüz idarecilerinin örnek alması arzu edilen ibretlik tarihî kıssa;
“Hz. Ömer ve Taş Kaynatan Ana” kıssası…
- Bir tarafta, Devlet başkanı, Halife Hz. Ömer’in (r.a) idarecilik anlayışını ve sorumluluğunu özetleyen bir kıssa…
- Diğer yanda, yetim ve aç torunlarını çakıl taşı kaynatarak avutmaya çalışan yaşlı ninenin ibretlik hikâyesi…
Bu kıssa; uydurulmuş, hayal mahsulü bir senaryo değil, Milli şairimiz Mehmet Akif’in de SAFAHAT’ında “Kocakarı ile Ömer” diye şiirleştirdiği bizzat yaşanmış bir hadisedir.
***
Bu kıssayı en çok hadis rivayet eden güzide sahabelerden Abdullah bin Abbas naklediyor… Abdullah bin Abbas kısaca İbn-i Abbas olarak anılır. Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamın amcası Hz. Abbâs (r.a.)'ın oğludur. (Peygamberimiz vefat ettiğinde on üç yaşındadır.)
***
Hadisenin özü şu:
Devlet başkanı, halife Hz. Ömer’in (r.a) bir gece tebdili kıyafetle Medineyi Münevvere sokaklarında teftişe çıkar… Yolda İbn-i Abbas ile karşılaşır ve onu da yanına alır…
“Açız, açız” diye ağlaşan çocuk seslerinin geldiği bir eve girerler…
Evde yiyecek bir şey yok, pişirilecek bir şey de yok…
Yaşlı nine yetim torunlarını avutmak için cılız bir ateş üzerinde tencerede çakıl taşlarını karıştırır…
Hz. Ömer:
Yaşlı nine:
Biz tebayız… Bizler evvela Allah'a sonra da onun eline emanetiz. Gelip de benim halimi nasıl sormaz? Müslümanların reisi olmayı böyle kolay mı sanıyor?.. Eğer Halife Ömer, şehrinde üç yetimin ağladığından habersiz ise o makamda niye oturup durur ki?.. Mademki dertlilerin derdini zamanında haber alıp çaresine koşmayacaktı, zamanında niye Halife olmayı, Müslümanların başına geçmeyi kabul etti?” diye sitem ve beddua eder…
Ve Hz. Ömer’in (r.a) bu sitemden gerekli dersi alır ve yanında bulunan ibn-i Abbasa (r.a):
- “Dicle kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa İlahi adalet onu Ömer'den sorar..
- Şu yaşlı kadın kimsesiz ve avuttuğu yavrular kimsesiz kalır; sorumlusu Ömer'dir..
- Bakımsızlık ve sefaletten bir ev çökse vebali Ömer'in omuzlarındadır..
- Talihsizlik neticesinde yere bir tek damla kan aksa o kandamlası coşkun bir derya olup dalgaları ile Ömer'i yutar..
- Kırgın gönüllerin öfke şimşekleri Ömer'in başına boşalır..
Ömer her derdin devası, her dileğin büyük kapısı ve her lanetin ana hedefidir.”
Neticede Hz. Ömer’in (r.a.) un çuvalını ve yağ tenekesini omuzlayıp ninenin evine getirmesi, yol boyunca yol arkadaşı İbn-i Abbas’ın yardımını (suçluluk hissiyle) kabul etmeyişi ve kendi eliyle yemeği pişirip çocuklara yedirmesi…
***
Kıssadan Hisse:
Bu ibretlik meşhur kıssayı bilmeyen, duymayan, hatta tekrarlamayan siyasetçi ve idareci yok gibidir. Özellikle idarecilik makamında bulunan siyasetçilerin dillerinden düşürmediği bir kıssadır.
Ancak merak mevzuudur: Bu kıssayı yeri gelince sık sık anlatmaktan geri durmayan, hatta zevk alan parti genel başkanlarından, bakanlardan, milletvekillerinden, valilerden, kaymakamlardan, belediye başkanlarından;
Hz. Ömer’in sorumluluk şuuruyla sırtına un çuvalı alıp, aç kalmalarına sebep olduğu düşüncesiyle çocuklara çorba pişirdiği gibi çorba pişiren;
Hz. Ömer’in;
- “Dicle kenarında otlayan bir koyunu kurt kapsa İlahi adalet onu Ömer'den sorar..
- Şu yaşlı kadın kimsesiz ve avuttuğu yavrular kimsesiz kalır; sorumlusu Ömer'dir..
- Bakımsızlık ve sefaletten bir ev çökse vebali Ömer'in omuzlarındadır..
- Talihsizlik neticesinde yere bir tek damla kan aksa o kandamlası coşkun bir derya olup dalgaları ile Ömer'i yutar..
- Kırgın gönüllerin öfke şimşekleri Ömer'in başına boşalır..
Yönetimleri ve sorumlulukları altındaki vatandaşlardan falan veya filan sebeple mağdur olan, yetim kalan, aç kalan, haksızlığa ve adaletsizliğe kurban edilen mazlumların kapısını çalan, onların derdini dinleme ve dertlerine derman olma gayretini gösteren birileri bugüne kadar acaba hiç olmuş mudur?!..
Konuşmak güzel… Dilin kemiği yok. Söyle söyleyebildiğin kadar.
Ya, o söyledikleriyle amel edenler?!.. Söylediklerini uygulayanlar?!
***
“Ey îman edenler, yapmayacağınız şey'i niçin söylersiniz?.. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” (Saff, 2-3)
Vesselam…
10 Mart 2020 Salı / 15 Recep 1441
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)