Metal yorgunluğu, kullanılan eşyaların kırılma safhasıdır.
“Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma!” (Hz. Mevlâna)
“Metal yorgunluğu” varmış!..
Cumhurbaşkanı Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “partide metal yorgunluğu var” sözleri, dikkatleri bir anda teşkilatlarda yapılacak değişikliklere çevirdi.
Parti genel merkezinin hazırlıklara başladığı söyleniliyor.
***
Metal yorgunluğu nedir?..
Sürekli olarak çalışan veya belirli bir miktar yükün sürekli uygulanması neticesi metal malzemelerinin mukavemet özelliğini kaymesi, metal yorgunluğu olarak açıklanır.
Metal yorgunluğu, kullanılan eşyaların kırılma safhasıdır.
Ulaşım vasıtaları kazalarındaki çoğu “teknik arıza” açıklaması; bir metal yorgunluğu neticesidir.
Mesela yıllandır kullanılan bir köprünün zamanla içten içe yıpranması metal yorgunluğuyla ifade edilir. Dış görünüşü itibariyle bir yıpranması fark edilmeyen köprünün aniden yere yıkılması, metal yorgunluğuna güzel bir misaldir.
***
Efendim, neymiş:
Bazı bölgelerde referandumdan beklenen seviyeye ulaşılamamasının teşkilat çalışmalarından kaynaklandığı zannediliyormuş…
AK Parti teşkilat ve mahalli yönetimlerinin çalışmaları; il, ilçe veya bölgedeki kanaat önderleri, eski ve yeni milletvekilleri ile partide görev yapmış kişilere danışılacakmış…
Bölgedeki kanaat önderleri ve milletvekillerinin değerlendirmeleri ile vatandaşların memnuniyeti; anketlerle tespit edilecekmiş…
Bu istişarelerde ve anketlerde, teşkilatların; “ev ziyaretleri”, “üniversitelilerle buluşma”, “mahalle, köy veya belde toplantıları” yapıp yapmadıkları sorulacakmış…
Bu istişareler ve anketler ışığında vatandaş memnuniyeti, diğer kriterlerle değerlendirilerek teşkilatlarda yenileme adımları atılacakmış…
***
Proje güzel, söylemler de güzel…
Ancak bu istişare ve anket değerlendirmelerini kimler yapacak?..
Bu teşkilatları zamanında atayan ve çalışmalarını devamlı takip eden şu değiştirilmeyen MYK değil mi?
Gerek belediye başkanları ve teşkilatların, gerek mevcut milletvekillerinin çalışmaları (çalışmamaları!) hususunda fikirleri sorulan kanaat önderleri ve eski milletvekilleriyle eski teşkilat üyeleri; deşifre edilmeyeceklerinden nasıl emin olacaklar da rahat fikir beyan edebilecekler?
Yapacakları açıklamaların yarın kendi aleyhlerine delil olarak kullanılmayacaklarından nasıl emin olabilecekler?
Geçmişte bunun çok örnekleri görülmedi mi?
Sözde özel olarak, gizli mahreçli yazdıkları şikâyet dilekçelerinin bir gün önlerine konulanlar olmadı mı?
Mesela;
Resmi kurumlarla bağlantısı olan bir müteahhit veya imalatçı ve geniş pazarlama ağı olan bir iş adamının mevcut bakan ve milletvekilleri, belediye başkanları, il ve ilçe başkanları aleyhinde (velev ki delile müstenit kusurlu icraatları dahi olsa) fikir beyan etmeleri mümkün mü?.. Bu beklenebilir mi?
O zaman, bu olmayacak ise, fikir sormanın ne anlamı olacak ki?
***
En azından şahsım adına ifade edeyim ki:
Bugüne kadar, bakanından milletvekiline, belediye başkanından teşkilat üyelerine kadar, kusurlu gördüğüm icraatları, söz ve eylemleri, bazen isim vererek, bazen isim vermeyerek yüksek sesle eleştiren ve yazan bir kişi olarak, âcizane fikrimi soran olsa; sorana, sorulan hakkında kesinlikle olumsuz bir şey söylemem!.. Söyleyemem değil, söy le mem!
Sebep?.. Çünkü faydası olacağına, sadra şifa olacağına inanmam!
“Senin iyiliğini isteyen kimse, “ yolunda şöyle bir diken var “ diyendir. Yolunu kaybedene iyi gidiyorsun demek şiddetli bir zulümdür.” (Şeyh Sâdî Şîrazî)
Vesselam…
01 Haziran 2017 / 06 Ramazan 1438
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)