“Bir siyasetçi gelecek seçimi, bir devlet adamı gelecek kuşağı düşünür.” (James F.Clarke)
Lider ülke Türkiye…
Türkiye barışa koşuyor… Ortadoğu barışa koşuyor…Türkiye’nin barış müzakerelerine kilitlendiği bir anda flaş bir gelişme dünya gündeminin ilk sırasını işgal etti!İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi ve Türkiye’nin şartlarını aynen kabullenmesi; tarihi bir hadise!Bu, Türkiye’nin başarısıdır… Hükümetin başarısıdır…Bu, Sayın Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun politik zaferidir.Bu başarıyı hazmedemeyen, kendi insanının büyük başarılara bağımsız imza atacağına inanamayan, ABD ve batının sözde gücü karşısında aşağılık komplesinden kendilerini kurtaramayan bazı kesimler; “efendim, İsrail’in özür dilemesinin arkasında ABD var, bu işte bir tuzak olma ihtimali yüksektir… Aman dikkat!” endişelerine hala taşıyabilirler…Artık… Kendi gücümüze inanalım, kendi liderimize güvenelim… Onların tuzağına karşı, bizim Devlet büyüklerimizin de planı olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyelim.Bundan böyle bölgede Türkiye’nin etkinliği ve sorumluluğu daha da artacaktır.Bölgede lider olabilmek, güçlü olabilmek için önce kendi içinde barışık olmak, birlik olmak gerekir… Bu sebepledir ki, tarihi fırsatın iyi değerlendirilebilmesi için de iç barışın tesisidaha da önem arz etmektedir.A.Öcalan özür mü diliyor?..İmralı sakini malum mahkûmun 21 Mart 2013 tarihli mektubundaki; “…Bugün artık yeni bir Türkiye'ye, yeni bir Ortadoğu'ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz.Bugün yeni bir dönem başlıyor."Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun" noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor.Saygı değer Türkiye halkı; Bugün kadim Anadolu'yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır.Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır.Çanakkale'de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı'nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.” açıklamalarını, nasıl yorumlamak lazım?Bu ifadelerin altına imza atamayacak kimler olabilir?Devlet yetkilileri (faraza MİT) bir metin hazırlamak isteseydi, bu ifadeleri kullanmak istemez miydi?!Bu ifadeleri; “diplomatik bir dille yazılmış bir özürname, bir af dileme” olarak anlamak mümkün müdür?Bir mahkûm (suçu ve cezası ne kadar ağır olursa olsun) cezası kesinleştikten sonra, itirafta bulunmak istese dinlememek mi gerekir?Bir mahkûmun dinlenmesi onu af etmek anlamına mı gelir?Bir günahkâr veya isyankâr, geçmişte işlemiş olduğu fiillerden dolayı pişman olup Allah’a tövbe etse, kullardan özür dilese; onu nasıl anlamak ve değerlendirmek lazım?Diğer taraftan, faraza İki aşiretin yıllarca aralarında kan davası olsa… Bir gün, bir akiladamçıkıp; “yeter artık, bu işin sonu yok. İki tarafında huzuru yok. Hiç kimse işyerlerinde rahat çalışamıyor, rahat eğlenemiyor, rahat ibadet edemiyor! Dostluk yok, kardeşlik yok! Gelin bu davaya bir son verelim. Tatsız Geçmişi unutalım, huzurlu geleceğe bakalım” dese, “hadi sen de! Geçmişte akan kanlar ne olacak” deyip, kan akmasına devam mı edilir? Yoksa “bundan böyle başka kanların akmaması için”iki aşiretinkucaklaşıp barışması mı gerekir?“Çok akıllı insanlar başkalarının hatalarından öğrenirler ve hata yapmazlar; akıllı insanlar hata yapar ve ders çıkararak bir daha yapmazlar; ahmak insanlar da sürekli hata yapar, gene de ders çıkarmazlar.”(Hz.Ali ra.)Suç işleyen özür dilerse ve tövbe ederse…Kul ne kadar günahkâr, kişi ne kadar isyankâr (asi) olursa olsun, Allah Teâlâ “tövbe et, af edeyim” diyor!Biz kullara da af edici olmamız, bağışlayıcı olmamız emrediliyor: “Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı düzeltirse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.”(Şura-40 Diyanet İşleri Meali)Bir kişinin maruz kaldığı (maddi veya manevi) bir haksızlık karşısında suç işleyeni af edici olması, “suçlunun cezalandırılmayacağı” anlamında yorumlanmamalı…Ancak suç işleyenin cezasını haksızlığa maruz kalan mağdur değil, Devlet vermelidir!Lakin kişinin şahsına karşı işlenen suçlarda (kişi af etmedikçe) Devletin af yetkisi yoktur!Terör ve neticeleri…Terörün acısını ve nelere mal olduğunu herhalde en iyi terör bölgelerindeki insanımız bilir!Terörü ve neticelerini, gelin…· O bölgelerde vazife yapmak zorunda kalan; memurlarımıza, öğretmenlerimize, askerlerimize, komutanlarımıza (ve onların ailelerine) soralım! Özellikle eşini ve çocuklarını yanlarında götürmeyip (veya götüremeyip) yıllarca yalnız başına vazife yapmak zorunda kalan komutanlarımızdan dinleyelim!· Terör sebebiyle doğup büyüdüğü yurdunu terk etmek zorunda kalan vatandaşlarımıza soralım!· Çocukları dağa çıkmış veya çıkarılmış, evlat hasretiyle yanan ailelere soralım!· Terör mücadelesinin kahraman gazilerine, şehit ve gazilerin ailelerine soralım!Terör sona ererse kim ne kazanır?· Dağa çıkanların dağdan inmesi yanında yeni dağa çıkışlar önlenir…· Terör tehdidine maruz kalan Kürt vatandaşlarımız huzura kavuşur…· Terör bölgesinde hizmet veren memurlarımız, askerlerimiz, komutanlarımız ve aileleri huzura kavuşur…· Terör sebebiyle yapılan harcamalar yatırıma dönüşür…· Terör bölgesinde sanayi ve ticaret yatırımları gelişir…· Türkiye genelinde Türk-Kürt kardeşliğinin tesisi, bölgede Türkiye’nin liderlik gücünü kuvvetlendirir, Türkiye’nin kardeş kavgasından menfaat beklentisinde olan emperyalist ülkelerin hayallerini, emellerini kursaklarında bırakır…· Barışa katkı sağlayan, emeği geçen herkes, başta Başbakan Erdoğan olmak üzereHükümet ve Ak Parti Milletin gönlünde taht kurar, büyük puan kazınır…Terörün sona ermesinden kimler rahatsızlık duyar?· Sanayisini ve ticaretini teröre göre dizayn eden, terörden beslenen iç ve dış sermaye çevreleri, silah tacirleri…· Normal ticaretin yerini almış illegal (kaçakçılık) gayri meşru ticaret sektörleri…· Kuruluş ve varlık sebeplerini terör istismarına göre inşa etmiş sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler; terörün sona ermesinden, barışın sağlanmasından memnun olmayacaklardır!Barış sürecini sabote etmek isteyenlere fırsat verilmemelidir…Şu anda görülen o ki, barış ümidi bugüne kadar bu derece çözüm sınırında olmamıştı!Basınıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla, sanatçısıyla, aydınıyla; kamuoyunun büyük kesimi bu sürece destek veriyor…İnşallah arzu edilen netice alınır…Kazanan; bütün Türkiye olacaktır. Türküyle, Kürd’üyle, Çerkez’iyle, Laz’ıyla bütün Milletimiz olacaktır!Netice alınamazsa (Allah muhafaza) kaybeden; sadece Ak Parti ve Hükümet değil, bütün Türkiye ve Milletimiz olacaktır!Bu sebeple bu süreç desteklenmelidir…Sabote etmek isteyenlerin oyunları bozulmalıdır.Tabii ki Devletimizin ve Milletimizin aleyhine olabilecek icraatlara fırsat verilmemelidir.Bilinen (belgelenebilen) tavizler varsa engellenmeye çalışılmalı ve/veya ileride olması muhtemel aleyhte tavizler gündeme getirilmeli, gerekli ikazlar yapılmalıdır.Ancak hayali mesnetsiz ve delilsiz iddialarla süreç sabote edilmemeli, provokatif faaliyetlere fırsat verilmemelidir!Mahkûma mahkûm denilebilmeli…Bu süreçte dikkat edilmesi gereken önemli bir husus:Kişilerin sıfatlarını doğru kullanmak; mahkûma mahkûm, masuma masum diyebilmektir!Tamam, kimseye haksızlık, saygısızlık ve hakaret edilmemeli, ama kesinleşmiş cezası henüz bitmemiş bir mahkûmu da hiç ceza almamış masum gibi göstermeye kalkışmamak gerekir. Bilinmelidir ki böyle bir üslup kamuoyunun vicdanını rahatsız eder!“Dost kazanmak elimizdedir, ama düşman kazanmak her zaman elimizde değildir; zira bugünkü düşmanlarımız dünkü dostlarımızın arasında çıkmıştır. Yarınki düşmanlarımızın da bugünkü dostlarımızın arasından çıkacağı muhakkaktır. Meçhul dünyada düşmanı olmayan kim var ki?” (Glovanni Verga )Vesselam…24.03.2013
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.”(Yusuf Has Hacip)