Gelir Dağılımında Adaletsizlik Ve İşsizlik..!

“Kendi işi için efendi olmayı beceremeyen, Başkasına hizmetçi olur.” (Şehabettin Ahmed)

Gelir dağılımında adaletsizlik  ve işsizlik..!

Günümüz insanı sıkıntılı… Kime, “nasılsınız?” diye sorsanız, şikâyet başlıyor… İşveren işçisinden, işçi işvereninden şikâyetçi! İşveren;  işçinin verimli çalışmadığından, mesaiye riayet etmediğinden, aldığı ücreti hak etmediğinden dertli… İşçi; çok çalıştığından, emeğinin hakkını alamadığından hal yanıyor… Gerçi, “Allah razı olsun, işçilerim olmasa bu müesseseyi nasıl yürütürdüm. Onların katkılarıyla ekmek yiyoruz. Esasında aldıklarından fazlasını hak ediyorlar. Daha fazla kazansam da daha fazla ücret ödeyebilsem” diyebilen işverenler olduğu gibi… “İşverenimize müteşekkiriz. Onlar bu müesseseleri açmamış, işletmemiş olsalardı bizler nerelerde ekmek arar olacaktık acaba. Hakkımızı fazlası ile alıyoruz. Daha fazla üretim yapabilsek, ona daha fazla kazandırabilsek, bizlere daha fazlasını vereceğine inanıyoruz. Allah’a hamd ediyor ve şükrediyoruz. Aksi tavrımız küfranı nimet olur.” Diyebilen işçiler de az değil. Ama genelde, amir memurundan, memur amirinden… Hoca talebesinden, talebe hocasından… Çalışan işinden, çalışmayan iş bulamamaktan… Komşu komşusundan, kardeş kardeşinden şikâyetçi; top yekûn memnuniyetsizlik! Sebep?.. Maddi tatminsizlik mi? Manevi doyumsuzluk,  şükürsüzlük mü? Maddi yetersizlik bir faktör olmakla beraber, asıl amil; kanaat edememek, eldekine razı olamamak, mevcut nimetin şükrünü eda edememek olsa gerek! Asgari ücrete iş arayanların feryadını duymamak mümkün değil! Ya, karı-koca çalışan, ayda 4-5 bin lira geliri olanların memnuniyetsizliğine ne demeli? Bir tarafta “bir kişiye 10 pul”, diğer tarafta ”10 kişiye bir pul” Bu, bir ahlaki problem… Bir eğitim mes’elesi… Gerçi kapitalist sistemlerin hayat iksiri böyle; İnsanı önce aç bırakacak, kendine muhtaç edecek ki onu istismar etmek, yönetmek kolay olsun! Adil Devlet... Sosyal Devlet… Hukuk Devleti; bu adaletsizliğe, bu dengesizliğe fırsat vermemeli! Bugünkü personel istihdam sisteminin adil olmadığı tartışmasız! Çalışan her kesimi memnun edecek yeni bir sistem geliştirilmelidir. İşin maddi boyutu olduğu gibi, psikolojik ve sosyal etkileri var… Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu mevzuda müşterek çalışabilir… Üniversitelerimiz yapacakları çalışmalarla devlete yardımcı olmalıdırlar. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof.Dr. Mehmed Görmez hocamızın çoğu yerde şahit olduğumuz isabetli ve farklı tespitlerinden bu mevzuda da istifade edilebilir. Vali ve Kaymakamlarımız ile Belediye Başkanlarımız bölgelerinde sistemin işlemesine ve gelişmesine katkı sağlayabilirler… Bu sahada evli çiftlerin birlikte çalışması halinde her iki tarafı da memnun edecek seviyede revize edilebilir. Mesela karı-koca birlikte çalışan ailelerde… Faraza (her biri 1000’er liradan) aylık 2000 lira geliri olsa… Hanımın işini bırakıp evine, çocuğunun yanına dönmesi halinde; kocaya (%50 zamlı) 1500, hanıma da (çocuk bakımı ve ev işleri için) 500 lira ödense... Toplam aile bütçesinde bir azalma olmayacağından neticede: Karı-koca eşler hem madden hem de manen daha huzurlu olabilirler mi? İşten ayrılan eşin (hanımın veya uzmanlık isteyen bazı sahalarda kocanın) yerine yeni bir istihdam olacağından işsizlik oranı büyük oranda azalabilir. Sağlanan bu imkâna rağmen, işinden ayrılmak istemeyen eşlerin ücretlerinde (çalışan emeklilerin ücretlerindeki gibi) bir kesinti yapılabilir! Eşi ve çocuklarına sıcak bir yuva düşüncesiyle –dışarıda çalışma yerine- ev hizmetini tercih eden hanımlarımıza da (işten ayrılan hanımlar için takdir edilen kadar) ücret ödenmelidir. Çalışan hamile hanımların çalışma şartları yeniden gözden geçirilmelidir. Bu hanımların hem kendi,  hem de doğacak bebeğin sağlığı riske atılmamalı; hamilelik dönemlerinde tamamen izinli sayılacak bir sistem geliştirilmelidir. Kaldı ki hamilelerin (haliyle) iş verimi azalacağından, bu sürede (onların düşük performansı sebebiyle) işverenler de mağdur edilmemelidir. “en az 3 çocuk” Bir tarafta gelir dağılımında aşırı dengesizlik, diğer tarafta milyonlarca issizler ordusu; bu ortamda Sayın Başbakan “en az 3 çocuk” diyor! Her halde bir bildiği var! Ancak… Ekonomik kalkınma için nice teşvikler uyguluyoruz. Nüfus artırmak için teşvik uygulanamaz mı? Belki çoğu evli çiftler rızık endişesi ile fazla çocuğa karşı! Efendim, “her doğan çocuk rızkı ile doğar”, “rızka Cenab-ı Hak kefildir”! Amenna!.. Bunu kimler biliyor ve rıza gösteriyor? Vatandaşımızı bu noktada ne derece eğitebildik! O zaman, devlet “3 çocuk” isterken bedelini de ödemeli değil mi? “3 çocuk” projesi sözde kalmamalı, içi doldurulmalı! Sadece çocuk sayısı değil, evlilik de teşvik edilmeli. Mesela; ·         Çalışan bekârlara evlilik (düğün) yardımı yapılmalı… ·         Çocuk sayısına göre yardım artırılmalı… ·         İşsiz bekârlara evlenmeleri şartıyla iş istihdamı sağlanmalı… ·         Evlilere bekarlara göre farklı ücret ödenmeli.. Haydin gençler!… Düğüne… İşte, size… Dayalı döşeli bir ev!.. Hazır bir iş ve tatminkar bir ücret!... Çocuklarına hizmeti gaye edinen, akşam hasretle eşinin yolunu gözetleyen saliha bir hanım! Devlet sizleri koçaklamak istiyor!.. Bundan daha güzel “devlet” mi olur? Böyle bir açılım dağdakini şehre indirmekten daha müessir bir hizmet olacaktır. Bu, sağda-solda, işsiz-güçsüz dolaşan gençlerimizi; sokaktan ve dağa çıkmaktan(!) kurtaracaktır. Sosyal Devlet anlayışında; toplumun sağlığı ve huzuru esastır. İşin maddi yönü teferruattır!..  Problemler olduktan sonra çözüm üretmek yerine, problemlerin oluşumuna fırsat verilmemelidir! Değil mi ki, bataklıkları kurutmanın maliyeti sivrisinekleri yok etme maliyetinden daha düşüktür! Toplumsal mes’elelerde “adam sende, bana ne, yetkili kurumlar var, herkes vazifesini bilsin ve yapsın” diyemeyiz, dememeliyiz… Herkes ve her kesim, imkânı ve sıfatları nispetinde sorumluluk taşımalı ve yardımcı olmalıdır. Her koyun kendi bacağından asılır!… Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine: - Sen kendi işine bak, dermiş Her koyun kendi bacağından asılır Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül Halife, kendisini sıkıştırdığında: - Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder “Kul fanidir, yol mukaddes.. Bir gün verilecek son nefes.. Ne makam kalıcı ne de heves.. Sadece ahirettir gerçek adres..”  “Allah için ateşe atılmak vardır. Lakin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş seni değil İbrahimleri tanır ve yakmaz..” (Mevlana) Vesselam… 10.06.12    

www.giresunaktuel.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN