Amerika zirvesine Erdoğan’ın siyasî dehası damga vurmuştur!
“Aldırma söylenenlere: Varsın, görenler seni bir ot sansın. Sene gül ol da, uğruna ötmeyen bülbül utansın.” (Hz. Mevlâna)
Tarihi Erdoğan-Trump zirvesi bitti, lakin görüşmelerin tartışması kısa sürede bitecek gibi görülmüyor.
Erdoğan, Çin’de ‘dünya lideri’ sıfatını tescil ettirdikten sonra Amerika’ya gitti… Ve bir dünya lideri olarak karşılandı ve uğurlandı.
Erdoğan, siyasetin içinde doğmuş, büyümüş.. Siyasette yanmış ve pişmiş.. Siyasette ilk basamaktan bedel ödeyerek zirveye, devlet başkanlığına ulaşmış, siyasette rakiplerinin, hele hele acemi rakiplerinin plan ve projelerini önceden tahmin edip onların hamlelerini boşa çıkartacak kadar uzman bir siyasetçi!
Trump ise, siyasetten ziyade ticarette uzman!..Ticarî birikimlerine bakılırsa kazanmasını iyi bildiği söylenebilir. Lakin siyasette şimdilik ayni şeyi söylemek o kadar kolay olmasa gerek.
Trump, ticarette şahsi tecrübesini konuşturabilir, lakin siyasette (bugün için) başkası (yardımcıları) ne söylemesini gerekli görüyorlarsa onu konuşmak zorundadır.. Bu tavır, siyaseten yadırganacak bir eksiklik de sayılmaz. Zira siyasetin gereği budur!
İşte Erdoğan’ın farkı burada fark ediliyor…
Erdoğan ikili görüşmelerde siyasî tecrübesini konuşturuyor!
Erdoğan, bu yönüyle iç siyasette rakipsiz!..
Rusya, Çin ve Amerika zirvelerinden sonra görülen o ki, Erdoğan’ın siyasî dehasını artık dünya liderleri de takdir eder duruma gelmişlerdir.
***
Amerika zirvesine Erdoğan’ın siyasî dehası damga vurmuştur!
Teknik ve taktiğin gücü ve ehemmiyeti sporda iyi bilinir ve kabul edilir… Mesela güreşte ve boksta kaba güçten ziyade teknik ve taktik güç, zaferi getirir.
Teknik ve taktiğin güç ve ehemmiyeti, Erdoğan’ın şahsında siyasette görülür ve bilinir hale geldi.
Güçlü lider Erdoğan, güçlü zannedilen Trump karşısında daha güçlü bir lider olduğunu ‘teknik ve taktik’ kabiliyetini sergileyerek göstermiştir!
***
İkili görüşme kısa mı uzun mu?..
Erdoğan siyasî dehası, kapalı kapı ardında yapılan sözde kısa (gerçekte ilm-i siyaset timsali) görüşmeden sonra yapılan basın önündeki konuşmasında görülmüştür.
Erdoğan, önceden yazıldığı ve iyi hazırlandığı belli olan mesajlarını kapalı kapı ardında gizli söylemek yerine basın önünde ve dünya kamuoyu huzurunda Trump’un yüzüne söylemeyi tercih etmiştir.
Erdoğan konuşurken Trump’un yüz hatları ve vücut dili bunun ehemmiyetini gayet güzel anlatıyordu.
Dolayısıyla Erdoğan-Trump görüşmesi, 20-25 dakikalık kısa bir görüşme değil bir saate yakın uzun bir görüşme olmuştur.
Buna rağmen, Erdoğan’ın bu başarılı performansını ve Trump’ın Erdoğan ve Türk heyetine toplamda 3 saate yakın zaman ayırmış olmasını göremeyen, hafife alanlar yine de olacaktır.
Bu, bir basiret meseli, bir hazım meselesidir!
Erdoğan’ın bugüne kadarki icraatlarında olumlu hiçbir şey görmeyen/göremeyen, görmek istemeyen önyargılı Erdoğan hazımsızları, bu görüşmede de görülen fiili tabloyu değil beyinlerinde kotlanmış, görülmesi gereken(!) tabloyu sayıklayacaklardır.
***
Siyaset ve nezaket timsali bir zirve!
Amerikan zirvesi; Trump’un Erdoğan’ı kapıda karşılamasından uğurlamasına, basın açıklamalarında verilen mesajlardan vücut dillerine kadar (gerek başka ülke liderlerinin, gerekse Erdoğan dışında Türkiye’den giden liderlerin Beyaz Sarayda karşılanmasıyla mukayese edildiğinde) Erdoğan ve Türk heyeti adına bir zaferdir.
Erdoğan konuşmasında Trump’ı başkan seçilmesi dolayısıyla tebrik etmesine rağmen, Trump’ın Erdoğan’ın 16 Nisan referandum başarısını görmemesi; iki lider arasındaki nezaket farkının da göstergesidir.
“Kimi iyi bir dost olduğumu söyler, kimi ise ‘soğuk ve mesafelidir’ der. Aslında beni anlatırken, herkes hak ettiği resmi çizer.” (Gothe)
Vesselam…
18.05.2017 / 22 Şaban 1438
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)