Başbakan’a Açık Mektup… (2)

“ Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir.”  (Şeyh Sadi)

Başbakan’a açık mektup… (2)

Sayın Başbakanım, Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi, mağfireti üzerinize ve üzerimize olsun… Allah Teâlâ önce sıhhat ve afiyet, saniyen rızasına uygun hizmetler yapmaya güç ve imkânlar nasip eylesin… Halk sizi seviyor.. Halk sizi esasında kendi menfaati için seviyor.. Sizin yönetiminizdeki iktidarda; istikrar görüyor.. Huzurlu bir hayat, kârlı bir ticaret, bereketli bir hasat ümit ediyor! Bu sebeple, bu menfaatinin devamı için de bunlara vesile olanlara saygı ve sevgi besliyor. Kim ne derse desin..! ·         Haram lokmaya tenezzül etmeyeceğinize, hak ve hukuka riayet hassasiyetinize, devlet ve millete hizmette takdire şayan gayretlerinizde samimi olduğunuza, ·         Geçmiş 40 yılın siyaset meydanında sergilenen oyunları, hizmet adına yapılan zulümleri, (âcizane yaşayan ve şahit olan bir kişi sıfatıyla) Ak Parti iktidarında yaşadıklarımızla mukayese edince, (yapılan güzel hizmetlerin devamı ve eskiye dönüşün frenlenmesi gerekçesiyle) sizlere fiilen ve manen (dua ile) destek verilmesinin, manevi bir sorumluluk olduğuna, ·         Ak Parti iktidarının; Türk Devleti ve Milleti, Türkî Cumhuriyetler ve İslam âlemi için Cenab-ı Hakkın bir lütfü olduğuna ve şükredilmesi gerektiğine inanıyorum.      “Sözlükte ‘karşılığını vermek, yapılan iyiliği dile getirmek ve sahibini övmek’ anlamına gelen şükür, ahlâk kavramı olarak, yapılan iyiliğin kadir ve kıymetini bilip makbule geçtiğini dile getirmek, iyilik edeni övmek; nankör olmamak demektir. Kul, Allah'ın lütuf ve nimetlerini dile getirir ve O'nu överse şükretmiş olur. Ancak esas şükür verilen nimetleri yerli yerince kullanmaktır. Bu da nimeti bilme, elde edilen nimetten dolayı sevinç duyma, nimete karşılık olarak yapılması gerekeni dil, beden ve kalp ile yerine getirmek suretiyle olur. (…)Şükür, nimetin artmasına vesile olur (İbrâhim, 14/7). Azap edilmeme sebebidir (Nisâ, 4/147). Bir kimsenin yaptığı iyiliğe karşı teşekkür etmek ahlâkî bir görevdir. İyilikte bulunanı övmek ve ona dua etmek te bir teşekkürdür. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükretmemiş olur (Ebû Dâvûd, Edeb, 12)” (diyanet.gov) Sayın Başbakanım, Yoğun bir çalışma programınız olduğu malum… Hem Başbakan, hem Parti Genel Başkanı, hem de Dünya Lideri olarak; yükünüz hayli ağır! Ancak Cenab-ı Hakk “kimseye takatinin üzerinde yük yüklemediğine” göre; demek ki götürebileceğiniz bir yükünüz var! Hamd ve şükretmelisiniz… Bu yoğun program içinde kararlarınızda ki isabet; danışmanlarınızın ve yardımcılarınızın sizlere sundukları raporların sağlamlığı ile orantılı olsa gerek. Özellikle İl Teşkilatlarından sizlere gönderilen veya gönderilmesi gereken raporların (bilinen siyasi ve beşeri sebeplerle!(en azından bazı teşkilatlarda) pek sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Genel Merkezin teşkilatçılıkta zafiyet göstereceğine ihtimal vermiyorum. Ancak taşra teşkilatlarındaki (iktidar partisine yakışmayan) yapılanmaları, birimler arasındaki yersiz ve anlamsız tartışmaları, disiplinsiz söz ve fiilleri görünce; bunun ancak eksik raporla alakalı olabileceğini düşünüyorum! Siyasi sorumluluk anlayışımız gereği, yaşadığımız ve bizzat şahit olduğumuz bazı hadiseleri (belki indî ve hissî hesapların bozulmasına katkı sağlayabilir ümidiyle) bazen sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Sizlerle alakalı yazılan her yazının, gönderilen her mesajın sizlere ulaştırılmadığı endişesi taşımıyorum. Buna rağmen bu yazımız, sekreterlerinizin ve bu sahada görevlendirilenlerin aynı zamanda test edilebilmelerine de katkı sağlaması için değişik kanallardan sizlere ulaştırılmış olacaktır! İşte sizlere gönderilen yazılarımızdan bazıları: (08.04.2012 tarihli “Ak Parti'yi bekleyen tehlike) (22.04.2012 tarihli “Başbakana açık mektup”) (20.05. 2012 tarihli Ak Parti’de post kavgası mı?”) (03.06. 2012 tarihli “Ak Parti’nin kıskandıran yükselişi ve…”) (22.07. 202012 tarihli Kurtulmuş Ak Parti’ye ne getirir..?”) Böyle bir test aynı zamanda, nice önemli yazıların sizlere ulaştırılıp ulaştırılmadığınıntespitine de vesile olabilir! Aksi halde sizlere sadece hakaretâmiz yazıların ulaştırıldığı iddiasını gündeme getirir ki, bu da; sizlere ve ekibinize büyük saygısızlık olur. "Gururlanma padişahım, senden büyük Allah var!"  Rivayet edilir ki; Cuma namazlarından sonra padişaha "Gururlanma padişahım, sendenbüyük Allah var!" diye hatırlatmalar yapan görevliler varmış. Hz. Ömer’in (r.a) de kendisine adaletten ayrılmamayı, bunun ahrette hesabının sorulacağını hatırlatması için bir adam tuttuğu, bu şahsın her gün belirli bir vakitte  “Ya emir-el Müminin! Adaletten ayrılmayın, ahreti unutmayın” dediği ifade edilir. Osmanlı padişahları gururlandıkları için, Hz. Ömer (r.a) de adaletten ayrıldığı için herhalde hatırlatma görevlileri atamamışlardı! Şu anda büyük kongreye odaklandığınız biliniyor… Belli ki 3 dönem sonrasının ince ayarlarıyla meşgulsünüz… 5 Eylül Grup konuşmanızda: “…gerek genel başkan, gerek ilçe başkanları, belde başkanları için de bu 3 dönem geçerlidir. Ama yönetim kurulları için böyle bir şey söz konusu değildir, yönetim kurulu üyeleri aynen dördüncü defa, beşinci defa devam edebilirler,tüzüğümüzdeki şey bu” diyorsunuz. Doğru, tüzükte “yönetim kurulu üyeleri” için 3 dönem hükmü yok. Yönetim kurulu üyeleri dışındakiler için geçerli 3 dönem gerekçesi, her ne kadar tüzükte sınırlandırılmamış olsa da, parti prensibi olarak yönetim kurulu üyeleri için geçerli olamaz mı? Tabii ki MKYK üyeleri için de sınırlama yok. Sizlerin başkanlık döneminizde bir sıkıntı yaşanmayabilir. Ama yarın, sizlerden sonraki dönemde “kendilerini vazgeçilmez” görenler tarafından bu husus istismar edilmez mi? Bugüne kadar MKYK’da hiç görev almamış, 3 dönem şerefine nail olmuş Milletvekili ve Belediye Başkanlarını MKYK’da görevlendirmek için (bu yorum) daha isabetli olabilir. Önceki yazılarımda da vurgulamıştım: “Daha sağlıklı ve isabetli icraatlar için; 4-5 yıldır en yakınızda bulunan danışman ve yardımcılarınız, hatta başarılı Bakanlar ve bürokratlar değiştirilmelidir.  Başarılı ve güven telkin etmiş kabiliyetli şahsiyetler (dışlanmamalı) başka sahalarda değerlendirilmeli. Uzun süre bir makamda bulunanlar, aynı danışman ve yardımcılarla çalışmanın daha güvenilir olduğuna inanırlar. Lakin zamanla “kraldan çok kralcı” geçinen bu çok tecrübeli danışman ve sekreterlerin, asıl makam sahibi adına hareket etmeye başladıklarını da fark edemezler.” Vazifeleri icabı sizlerle sık görüşme durumunda bulunanların (Genel Başkan Yardımcıları, Gurup Başkanvekilleri, Bakanlar, Danışmanlar v.s) (kaprisli, pek de ehil olmayan) bazı yakınları (belki de esas makam sahiplerinin bilgisi dışında) bürokrasiye hükmetmeye başlarlar. Bürokratların bunları test imkânı da olamaz veya cesaret edemezler! Esas makam sahipleri bunları bilseler de pek müdahale etmek istemezler. Bunlar seçim bölgelerinde onların temsilcileri durumundadırlar. Teşkilat üyelerinden ziyade onlara güven duymak isterler. Öyle ki bazı bürokratlara teşkilat üyelerinden, hatta il ve ilçe başkanlarından ziyade bu “özel şahısların (!) ‘ricalarının’ nazara alınmasının talimatının verildiği” dahi iddia edilir. Teşkilat üyeleri arasındaki huzursuzlukların giderilebilmesi, hatta (daha verimli hizmet verilebilmesine yönelik) bürokrasi ile teşkilat uyumu için bu “teşkilat içinde derin teşkilatsisteminin bozulması lazım. Vazife değişikliği çözümün bir parçası olabilir. 2-3 ay kadar önce, kısa bir seyahatim olduOrdu, Samsun, Ankara, Konya, Eskişehir,Bursa, Kocaeli illerimizde ki dost ziyaretlerinde müşterek şikâyetlerle karşılaştım: “Genel Başkan Yardımcısı, Grup Başkanvekili, Bakan gibi (sizlerle devamlı ve sık görüşme durumundaki) kişilerin seçim bölgelerinde diğer milletvekillerinin pek etkili olamadıkları, sağlıklı istişarelerin yapılamadığı” ifade ediliyor. Sizin döneminizde teşkilatlarda bunlar yaşanabiliyorsa, ya sizlerden sonra nasıl bir teşkilat bizi bekler? MKYK üyelerinin seçimi… Partiyi sizler kurdunuz, ekibinizle bugünlere geldiniz. Tabii ki ekibinizin ehliyet ve liyakatini, samimiyetini en iyi sizler biliyorsunuz. Bizler, o ekibinizin seçim bölgelerinde sözde (!) temsilcilerine ve adamlarına (!) dikkat edilmesine, şahsi hesapların partiye fatura edildiğine dikkat çekmek istiyoruz!.. Merkez Yönetim Kurulunda kimlerin yer alması gerektiğinden ziyade kimler yer almamalı: Müşahedemiz o dur ki; ·         Seçmenleriyle ve teşkilat üyeleriyle diyalog sıkıntısı çeken, tepeden bakan, kibir ve gurur ehli, şimdiye kadar ki vazife süreçlerinde “halkın telefonlarına çıkmadıkları” açığa çıkanlar (açıkça bilinenler), ·         Milletvekilliği veya Parti Yönetim Kurulu üyeliğini yeterli görmeyip, başka tali işlerle uğraşanlar veya uğraşma eğiliminde olanlar, ·         Belirli makamlarda bulundukları veya bazı sıfatları taşıdıkları zaman itaat eden/itaat eder gözüken, makam ve sıfatları alınınca başka yerlerde makam ve sıfat arayışı içinde olanlar/olabilecek eğiliminde bulunanlar, Üst kurullarda ve yönetimlerde yer almamalıdır. Genel Kongrede MKYK için gösterdiğiniz hassasiyetin İl Teşkilatları içinde gösterilmesi gerekliğine inanıyoruz. Uzaklardan teşkilat tabloları net görülememiş olabilir. Lütfen daha yakından değerlendirmelerin yapılmasına zemin hazırlayınız! Bütün il teşkilatları, daha önce o ile hiç uğramamış, teşkilat üyeleriyle hiç görüşmemiş heyetlerle teftiş edilmeli,  teşkilatlardan önce sivil toplum kuruluşları, parti üyeleriyle görüşüp ciddi raporlar hazırlanmalı. Resulü Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Din, nasihatten ibarettir.” Bunu üç defa tekrarlamıştı. Sahabe sordu: - Kime nasihat ya Resulallah? Buyurdular: “Allah için, kitabı için, resulü için, Müslümanların liderleri için ve halk için.” “Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen, yanlış insanlar üzerinde hayal kuruyorsun.” (Montaigne) Saygılarımla, vesselam… Eski değil eskimeyen (kadim) dost… 09.9.2012    

www.giresungunlugu.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN