“Mümin, kardeşlerine karşı ululanmaya, ona güler yüz göstermemeye başladı mı, ondan ayrıldı demektir.”(Hz. Ali)
Ak Parti’de Yeni Dönem!..
Siyaset gündemini; ülkemizde Ak Parti, Ak Parti’de de Recep Tayyip Erdoğan belirliyor…Ak Parti’de kimin siyaset yapacağını, kimlerin hangi kademede nöbet tutacağını, kimlerin istirahata çekileceğini bugüne kadar adeta Erdoğan belirledi. Her ne kadar istişareler yapılmış olsa da son söz, nihai karar ona bırakıldı..Haliyle kimin milletvekili olacağı, kimin belediye başkanı olacağı, kimin cumhurbaşkanı olacağı ve nihayet kimin başbakan olacağı onun iradesiyle şekillendi!Yeni dönem; zor ve zorlu dönem!..28 Ağustos’tan sonra yeni bir dönem başlıyor…
Bugüne kadar partide en etkili ve belirleyici olan Tayyip Erdoğan, acaba cumhurbaşkanı sıfatıyla bundan böyle ne kadar partide etkili olabilecek? Veya önceki kadar etkili olabilecek mi?..
Dün, 7 yıl önce, “kardeşim” denilerek cumhurbaşkanlığa seçtirilen, partinin (A) takımının aslarında ve kurucularından Abdullah Gül’ün, bugün partiye dönüşünün önünün kesilmeye çalışıldığı görülüyor. Bu tavır acaba Ak Parti’yi nasıl etkileyecektir?..
Bugüne kadar Ak Parti’ye Erdoğan’ın şahsından dolayı, Erdoğan sevgisiyle rey veren geniş kitle, acaba bundan böyle Davutoğlu’na aynı desteği verebilecek mi?..
Ak Parti’de 3 dönem kriterine takılıp tekrar seçilemeyecek 70 civarındaki milletvekillerinden acaba küfran-ı nimette bulunan çıkacak mıdır?..
Ak Parti gücü zaafa uğramamalı…Ak Parti’nin siyaseten güçlü olması demek; Ülkemizin güçlü olması demektir…Türkiye’nin bugünkü ekonomik büyümesi, ticarî ve sanayi sahasındaki gelişmesi, milletimizin huzuru; 13 yıldır Ak Parti’de ve onun iktidarındaki istikrarla orantılı olmuştur.Ak Parti’de doğacak bir zafiyet ve bölünme; Türkiye’de ve bölgede istikrarsızlığa, mevcut huzurun bozulmasına sebep olacak demektir.Ülkemizin ve milletimizin güçlü ve huzurlu olmasından rahatsız olan, menfaatleri bozulan iç ve dış odaklar, Ak Parti’nin dağılması, birlikteliğin bozulması için bütün imkânlarını seferber edeceklerdir.Buna fırsat verilmemelidir.Bu itibarla Ak Parti’nin gücü zaafa uğratılmamamıdır.Peki, Ak Parti’nin gücünün zaafa uğramaması için ne yapılmalıdır?Bugüne kadar gerek Ak Parti’de, gerekse hükümette sağlanan istikrarda, Tayyip Erdoğan’ın liderlik kabiliyetinin ve gayretlerinin büyük katkısı olmuştur.Sayın Erdoğan sağ olduğu müddetçe (Allah hayırlı uzun ömür versin!) lider kalmalıdır. Vazife ve sıfat değişikliği liderlik vasfını değiştirmemeli… Liderlik gücü zaafa uğratılmamalıdır.Resmen başkanlık sistemine geçilinceye kadar, gayri resmi olarak, fiilî başkanlığına imkân tanınmalıdır. Bunu da, Sayın Ahmet Davutoğlu sağlayacaktır!Nasıl ki dün, Erdoğan’ın başbakanlığı ve genel başkanlığı döneminde, parti yetkilileri ve bakanlar Erdoğan’ın gücünü perçinleyecek söz ve icraatlarda bulunmuşlarsa, bundan sonra da aynı üslup devam etmelidir.Erdoğan’ın parti ve hükümette güç ve ağırlığının azalmaya başlaması zafiyet alameti olacaktır.***Ahmet Davutoğlu desteklenmeli…10 Ağustos’a kadar kimin genel başkan ve başbakan olacağı bilinmiyordu. Herkes 10 Ağustos seçimlerine odaklanmıştı. Seçimden sonra çok acele bir kararlı(!), yeterli istişareler yapılmadan genel başkanlık ve başbakanlık için Ahmet Davutoğlu ismi ileri sürüldü ve teşkilata empoze edildi ve de kabul ettirilmeye çalışıldı.Endişe o dur ki, teşkilat tabanıyla yeterli istişare yapılmadan tespit ve ilan edilen Sayın Davutoğlu’na acaba Ak Parti tabanında bir tepki gösterilir mi?.. İnşallah gösterilmez!..“Keşke kongre Eylül veya Ekim aylarında yapılsaydı da teşkilat tabanında geniş istişarelerden sonra Sayın Davutoğlu ismi öne çıkarılsaydı” diyenler olabileceği gibi…“Tecrübeli ve usta lider Erdoğan, bu endişeyi hesaba katmaması mümkün değil. Olağan üstü kongrenin 27 Ağustos’a alınması ve başbakan ve genel başkanın erkenden belirlenmesi bir zaruret gereği olmuştur. Erdoğan’ın samimiyetine güvenenler, onun bu icraatına da güvenmelidir” diyenler de olacaktır.Netice itibariyle olan olmuş, artık geri dönüş yok… Hayırlı olsun demeli ve dua edilmelidir!Bu saatten sonra, Sayın Davutoğlu’nun başarılı olması için gayret gösterilmeli ve yardımcı olunmalıdır.Ancak…
Bugüne kadar Ak Parti’ye gönül veren, destek ve rey verenlere saygı ve sevgide cömert davranılmalıdır. Geçmişte bazı milletvekilleri ve teşkilat yöneticileri eliyle yapılan küçük görme, hiç görmeme, aşağılama gibi hissî davranışların etkisiyle yerleşmiş küskünlükler giderilmelidir.
Sevgi ve saygı cimriliğinin neticesi mevcut kırgınlıkların devam etmemesi ve birlikteliğin sağlanması için; kardeşlerine tepeden bakan, burnundan kıl aldırmayan, partisine gönül verenlerle selamlaşmaya ve musafahalaşmaya tenezzül etmeyen, seçmenin telefonlarına çıkma nezaketi dahi göstermeyenlere Ak Parti’nin yeni idare kadrosunda ve yeni kabinede yer verilmemelidir…
- Aaa… Efendim, Ak Parti’de böyle milletvekilleri mi var?!,diyenler olabilir… İnşallah yoktur!- Ama böyleleri var da, genel merkez bunları bilmiyorsa(!) bu bir zafiyet sayılır…Şayet bu tip vekiller var ve biliniyor olmasına rağmen, bunlara yeni idari kadroda ve yeni kabinede yer verilir de, yarın bu şahısların itici ve dışlayıcı tavırlarından dolayı (huylu huyundan vazgeçemeyeceğinden!) bunlara tepki neticesi partide dağılma olursa, bunun sorumlusu; tepki gösterenler değil, tahrike sebep olanlar ve bile bile bu şahsiyetlere vazife verenler olacaktır!Tamam.. Bütün tahriklere rağmen, tahrike kapılmamak, yanlışa yanlışla cevap vermemek lazım… Lakin nihayet karşındaki de bir insan, o da nefis taşıyor…O yanlış yapınca suçlu olacak, ama onu suça zorlayan suçlu olmayacak öyle mi?Yanlış yapanı suçlayacaksınız, ama yanlış yapmaya sevk edeni mükâfatlandıracaksınız öyle mi?***Abdullah Gül siyaset dışına itilmemeli, tecrübelerinden istifade edilmeli…Sayın Abdullah Gül, rahmetli Erbakan Hocanın rahle-i tedrisinde yetişmiş, inançlı, oldukça tecrübeli, ender siyasetçilerimizden biri… Üniversitede ekonomi hocalığı yapmış, İslam Kalkınma Bankasında ekonomist olarak çalışmış, 5 dönem milletvekili seçilmiş…Ak Parti’nin kurucuları arasında yer almış, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuş ve nihayet 11. Cumhurbaşkanı…Sayın Gül, 28 Ağustos’tan sonra sivil hayata dönüyor… Aktif siyasetin dışına çıkıyor…Sayın Gül, bugüne kadar güzel hizmetler yaptı, davasına ve arkadaşlarına ihanet etmedi.Ve Sayın Erdoğan tarafından (kendi hakkı olduğu halde) “kardeşim” diyerek Cumhurbaşkanlığı makamına seçtirildi!Sayın Gül, cumhurbaşkanlığı döneminde muhalefeti memnun edecek icraatlarda pek bulunmadı…Hatta iktidarı memnun etmeyecek icraatlarda da pek bulundu denilemez.Ama görünün o ki Ak Parti içinde sanki birileri Sayın Gül’den rahatsız!..Sanki Abdullah Gül’ün partiye dönüşünü istemeyenler var gibi..Partinin parçalanmasını “kurdun avını bekler gibi” bekleyen ve Gül ile Erdoğan’ın arasını açmak isteyen malum çevrelere Sayın Gül’ün reddiye mahiyetindeki “Ben, Ak Parti’nin kurucusuyum, partime döneceğim” gibi, sözlerini dahi parti içinde yanlış yorumlayanlar oldu…Sayın Abdullah Gül; bir değerdir, zayi edilmemelidir… Sayın Gül, siyaset dışına itilmemeli ve tecrübelerinden istifade edilmelidir…Hele hele kurtlar sofrasına hiç yem edilmemelidir!.. Malum, kurtlukta, düşeni yemek; kanundur!..Siyasette güzel hizmetlerde bulunanları, hizmet süreleri dolduktan sonra bir kenara bırakmak, onları makam ve madde düşkünü “kurtların(!)” tuzağına düşürmek kanun olmamalıdır!Sayın Gül, yaş ve tecrübe itibariyle en verimli çağını yaşıyor… Boş durmayacak, bilgi ve enerjisini hizmete dönüştürmeye devam edecektir.Sizler bu değerden istifade etmez veya edemezseniz, birileri istifade etmeye çalışacaktır!Yola birlikte çıkılanlar, yolda bulunanlar ile değiştirilmemelidir!“Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu!” (N.F.Kısakürek)Vesselam…24.08.2014
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.”(Yusuf Has Hacip)